Avrupa Kadın Lobisi (EWL) ve dolayısıyla Avrupa Kadın Lobisi Türkiye Koordinasyonu şemsiyesi altındaki kadın örgütleri ve Kadın Koalisyonu bileşenleri, İstanbul Sözleşmesi’nin oluşum sürecini birebir takip ederek katkıda bulunan uluslararası kadın hareketinin başından beri içinde oldu.
19 Mart günü öğleden sonra aldığımız haberle başlayan hareketlilik, 19 Mart’ı 20 Mart’a bağlayan gecenin ilk saatlerinde Resmi Gazete’de Cumhurbaşkanı Kararı ile İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının yayımlanmasıyla giderek büyüyen bir itirazın çeşitli yollarla ifadesine dönüştü. Ülkenin her yerinden kadın örgütleri, platformları çeşitli mecralardan yükselttikleri seslerini sokaklara, sınır ötesine taşıdılar. Kadın Koalisyonu olarak da Resmi Gazete’nin internete düşmesini izleyen ilk dakikalarda çekilme kararının bizim için anlamını açıkladık:[1] “Devlet kadına şiddetsiz yaşam hakkını tanımadı.” #İstanbulSözleşmesiBizim. Sözümüzü altı dilde (İngilizce, Fransızca, Almanca, İspanyolca, İtalyanca, Portekizce) tüm dünyaya duyurduk. Dünya kadınlarının şiddetsiz bir hayat için birlikte yazdıkları sözleşmeden çekilme kararı, hepimizin ve herkesin derdi olmalıydı. Bu karardan geri dönülmesini sağlamak da. Sesimizi duyurabildiğimiz dünyanın çeşitli yerlerinden çok sayıda destek de gecikmedi. 20 Mart’ın ilk saatlerinden başlayarak sosyal medya hesaplarımızdan #İstanbulSözleşmesiBizim demeye devam ediyoruz.
Kadın Koalisyonu olarak, feminist hareket içinde geliştirdiğimiz refleksle çeşitli çalışma gruplarımız (siyasi partiler, sivil alan, hukuk, uluslararası, sosyal medya) çerçevesinde birlikte hareket ettiğimiz birçok kadın örgütü ve kadın aktivistle sesimizin, elimizin erişebileceği her yere ulaşmayı deneyerek mücadelemizi büyütmeye çalıştık. Ankara Barosu başta olmak üzere barolara uzandık, akademideki hukukçularla buluştuk. Her hafta bir araya gelerek bir hukuk devletinde atılabilecek adımlar üzerine birlikte düşünme pratiğini genişletiyoruz. Sözleşmeden çıkma kararını geri çektirmenin, hukuka aykırılığını ortaya koymanın, hukuksuzlukla mücadelenin, ulusal ve uluslararası hukuku zorlamanın araçlarını yeniden bulmaya çalışıyoruz. Halihazırda açılan Danıştay davalarını derliyoruz.
Milletvekillerini göreve çağırdık, vekillerle bir araya geldik, hukukçularla akademisyenlerle toplandık, siyasi parti temsilcileriyle görüştük, insan hakları örgütleriyle buluştuk, memleketin dört bir yanından kadınla uykusuz geceleri devirdik. Meclis’teki muhalefet partileri ve bağımsız milletvekillerine çağrımızı tek tek ulaştırdık[2] ve seslendirilmiş bir video haline getirip kamuoyuyla paylaştık.[3] Yerel yönetimlerle, belediye başkanlarıyla iletişime geçtik. Kadın Koalisyonu’nun her bir yereldeki bileşeninin; memleketin dört bir yanından kadınların sesini, sözünü ilinin vekiline, belediye başkanına ulaştırdığı çalışmayla her yerden “buradayız” dedik, il il videolarla taahhüte dönen sözleri toplamaya çalıştık.
“İstanbul Sözleşmesi kadınların ve LGBTİ+’ların insan hakları için bir güvencedir” dediğimiz bir açıklamayla dünyadaki kadın ve sivil toplum örgütlerine çağrı yaptık. Kısa sürede sesimiz de birlikte yürüdüklerimiz de çoğaldı, yayıldı. Sınır ötesi kadın hareketi bizimle tek yürek oldu ve mücadelemiz uluslararası büyük bir dayanışmaya evrildi. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı sadece Türkiye’deki kadınların değil tüm dünyadaki kadınların meselesi oldu. Yol arkadaşlığı yaptığımız ağlar, feminist örgütlenmelerle görüşlerimizi geniş bir alana iletebildik. Yıllardır içinde olduğumuz uluslararası ağlar ve örgütlenmeler, BM ve AB nezdindeki küresel çalışmalarımızın gücü ile sesimize dünyadan sesler eklendi.
Mart ayında yapılan Birleşmiş Milletler 65. Kadının Statüsü Komisyonu sırasında çeşitli oturumlara katılarak İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin getirebileceği olumsuz sonuçları dillendirdik, birçok örgüt destek açıklamaları yaptı. Aynı şekilde 30 Mart -1 Nisan tarihlerinde düzenlenen Meksika Nesiller Arası Eşitlik Forumu’nda (GEF) sesimizi duyurduk. Türkiye ve uluslararası alandaki[4] politik figürlerden aldığımız İstanbul Sözleşmesi’ne dair görüşleri içeren videolar hazırladık ve Birleşmiş Milletler Kadının Statüsü Komisyonu’nun dünya ülkelerinden devletler ve kadın örgütlerinin katılımıyla sürdürülen oturumlarında gösterilmesini sağladık. Türkçe ve İngilizce kısa versiyonlarını da Kadın Koalisyonu’nun sosyal medya hesaplarından yaygınlaştırdık.[5]
Uluslararası kurumlar düzeyinde Avrupa Parlamentosu, Avrupa Komisyonu, Avrupa Birliği Konseyi, Avrupa Konseyi özelinde yazılı ve sözlü bilgilendirmeler yaptık. Avrupa düzeyindeki savunuculuk çalışmalarımız çerçevesinde, 22 Mart Dışişleri Bakanları Zirvesi ve 25-26 Mart AB Zirvesi öncesinde Avrupa’nın dört bir yanından feminist hareketin yazdığı mektupların karar alıcılara iletilmesini sağladık. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula Von der Leyen’in Ankara ziyareti sırasında arka plan görüşmeleri yaptık ve Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı Rik Daems’in sivil toplum ile yaptığı görüşmelere katıldık. Arka plan diplomasisi çerçevesinde yoğun çalışmalarla devletlerarası ilişkilerde kadının insan haklarının savunulması ve insan haklarından taviz verilmemesi yönünde mesajlarımızı her fırsatta ilettik, savunduk, bilgilendirme yaptık ve baskı kurmaya çalıştık. Avrupa Konseyi Sivil Toplum Ağı’nın Kadın Koalisyonu olarak davet edildiğimiz toplantısında da bir kez daha sözleşmenin hepimiz için anlamını ve yapılabilecekleri dile getirdik. Uluslararası düzeyde yetkililerle çeşitli toplantılar düzenledik, birçok toplantıya konuşmacı olarak katıldık. İstanbul Sözleşmesi’ni savunan Avrupa Konseyi ülkeleri ile iletişim içinde olduk. 27 Avrupa Konseyi ülkesinin yaptığı ortak açıklamayı yakından takip ederek yaygın olarak bilinmesini sağladık. Büyükelçilikler ile görüşmeler yaparak Türkiye’deki kadın ve LGBTİ+ örgütlerinin görüşlerini paylaştık. Aynı şekilde AB Daimi Temsilciliği ve büyükelçilikler ile görüşmelerimiz devam ediyor. İstanbul Sözleşmesi’ne taraf devletlerin desteği için çalışmalar ve toplantı hazırlıkları devam ederken, sözleşmenin sahiplenilmesi konusunda ulusal ve uluslararası düzeyde feminist örgütlerle güçlü bir iş birliğini sürdürüyoruz.
1 Temmuz’a kadar Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararından dönmesi ve uygulamaya devam etmesi, 1 Temmuz’dan sonra da İstanbul Sözleşmesi’nin önemi ve uygulanması için sesimizi yükseltmeye, her birimizin sesinin duyulması için dayanışmaya devam edeceğiz. Haklarımıza ve hayatımıza sahip çıkmaya, şiddetsiz bir hayat ve daha iyi bir dünya için mücadeleye o dünyayı kurana kadar devam edeceğiz.
[1] https://twitter.com/kadinkoalisyonu/status/1373052773542027264?s=20
[2] https://twitter.com/kadinkoalisyonu/status/1374353865315848194?s=20
[3] https://youtu.be/yDL1X1rzu-Q
[4] https://www.youtube.com/watch?v=uEjZ9GOOrKA
[5] https://youtu.be/wxXhqqL7s8s