Ocak sonunda Avrupa Konseyi’nin oy çokluğuyla kabul ettiği karar, uluslararası kamuoyu tarafından LGBTİ hakları açısından önemli bir kazanım olarak değerlendiriliyor. Kabul edilen kararda özellikle Macaristan, Polonya, Rusya Federasyonu, Türkiye ve İngiltere’de LGBTİ’lerin haklarına karşı son birkaç yıldır artmakta olan “geniş çaplı ve çoğu zaman ölümcül” saldırılara dikkat çekiliyor. Karar mecliste tartışılırken kararın dayandığı raporu zayıflatacak bazı değişiklik talepleri gelse de bunlar oylama aşamasında reddedildi. Kararın Türkçe çevirisine buradan ulaşabilirsiniz.
8 Mart’ta ise Avrupa Komisyonu, Avrupa Parlamentosu ve Konseyi’nin Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetle Mücadele Yönerge Teklifi’ni kabul etti. Siber şiddeti de kapsamına alan yönergede ayrıca çocuklara yönelik cinsel istismar ile iş yerinde taciz ve cinsel tacize de özel olarak yer veriliyor.
Afganistan’da Taliban’ın yönetime gelmesinden bu yana kapalı olan devlet üniversiteleri şubat ayında tekrar açıldı. Geçtiğimiz senelerde kadın ve kız çocuklarının öğrenimlerine devam edemedikleri yönünde birçok haber yayınlanmıştı. Şubat ayından itibaren ise kadınların fiziksel olarak erkek öğrencilerden ayrı tutulması kaydıyla derslere girmelerine izin verildi. Şubat ayının ortasında ise Taliban’ın 29 kadın aktivisti daha kaçırdığı belirtildi. Güvenlik kaygısı sebebiyle adını gizleyen N.A. şubat ayına kadar kaçırılan 35 kadından yalnızca BBC çalışanı Parvaneh Ibrahim Khel’in serbest kaldığını, farklı tarihlerde kaçırılan diğer kadınların hiçbirinden haber alamadıklarını ekledi.
Mart ayında yayınlanan habere göre Afganistan’da kadınların yanlarında erkek refakatçi olmadan uçakla seyahat etmesine izin verilmemesini öngören talimat yurt içi ve yurt dışı seferleri yapan uçak şirketlerine gönderildi. Söz konusu talimat Taliban’ın Kadın Bakanlığı yerine kurduğu “Fazilet Yayma ve Ahlaksızlığı Önleme Bakanlığı” tarafından yapıldı. Ayrıca aynı bakanlık tarafından başkent Kabil ve çevresindeki parklara kadın ve erkeklerin aynı günlerde girişi yasaklanırken kadınların sadece pazar ile salı günleri arasında hicap giymeleri kaydıyla parklara girişlerine izin verilecek.
Mayıs ayından aynı bakanlığın yaptığı açıklamaya göre kadınlara kamusal alanda burka giyme zorunluluğu getirildi. Kararnamede yüz örtme şekli için vücudun tamamını kapatan mavi renkli burka tarif edilirken burka giymeyen kadının babası ya da birinci dereceden erkek yakınına hapis cezası veya kamudaki işinden men cezaları uygulanacağı belirtildi. Yine mayıs ayında kadın spikerlere de yayında yüzlerini örtme zorunluluğu getirildi.
Belçika’nın cinsel şiddetle mücadele amacıyla hazırladığı “cinsel ceza hukuk reformu” haziran ayında yürürlüğe girdi. Bu yeni uygulama ile birlikte, kişinin rızası dışında gerçekleşen her türlü cinsel ilişki tecavüz kapsamına alındı, tecavüzün tanımı değiştirildi ve genişletildi. Değiştirilen tanımla beraber mağdur kendisini savunmuyorsa bu, rızanın verildiği anlamına gelmeyecek. Ayrıca düzenlemede, “Rıza, cinsel eylem öncesinde veya sırasında herhangi bir zamanda geri alınabilir ve fail, mağdurun özgür iradesini etkileyen savunmasız durumundan yararlanırsa, rıza söz konusu olamaz” ifadesi yer alıyor. Yapılan değişiklikle cinsel şiddet suçunun cezası iki kat ağırlaştırılırken yetişkinler için seks işçiliği aşamalı olarak suç olmaktan çıkarıldı. Bunun yanı sıra 16 yaşından küçüklere cinsel ilişki yasağı getirilmesi de bu reformun kapsamında.
Nisan ayında ABD’nin Oklahoma eyaletinde kürtajı neredeyse tamamen yasaklayan yasa tasarısı Temsilciler Meclisi’nde kabul edildi. Tasarı kürtaja sadece “tıbben acil bir durumda hamile kadının hayatını kurtarmak amacıyla” izin veriyor. Kürtaj yaptığı suçlamasıyla hüküm giyen sağlık görevlilerine 100 bin dolar para cezası ve 10 yıla kadar hapis cezası da uygulanabilecek.
Tasarı Oklahoma valisi Stitt tarafından imzalanmasının ardından mayıs sonunda yürürlüğe girdi.
Mayıs başında ise ABD’nin gündemini kürtaj konusunda alevlendiren bir haber çıktı. Mayıs başında ise ABD menşeili bir haber sitesi olan Politico tarafından sızdırılan bir Yüksek Mahkeme karar taslağı ile ABD’nin gündemini kürtaj konusunda alevlendiren bir süreç başladı. 1973 tarihli “Roe-Wade kararı” olarak da bilinen ve ABD’de kürtajın anayasal bir hak olmasına temel teşkil eden kararın açıkça kaldırılmasını ve yanlış olduğunu belirten bu taslak görüşün mahkemenin muhafazakar yargıçları tarafından hazırlandığı ileri sürülüyor. Belge bu haliyle onaylanırsa her eyalet kendi kürtaj sınırlamalarını belirleme hakkına sahip olacak. Çok sayıda kişinin protesto ettiği taslakla ilgili Demokrat kanattan da sert tepkiler geldi.
24 Haziran günü ise Yüksek Mahkeme, kürtajı anayasal hak haline getiren 1973 yılına ait kararı iptal ederek kürtajın yasaklanması ya da kürtaj haklarının kısıtlanmasına giden yolu açmış oldu. 3’e karşı 6 yargıcın oyuyla alınan kararında “Anayasanın kürtaj hakkı diye bir hakka atıfta bulunmadığı” belirtilerek “kürtajı düzenleme yetkisinin halka ve seçilmiş temsilcilerine geri verildiği” ifadesi yer aldı. İptal kararı birçok kentte protesto edildi. Protestoların devam etmesi bekleniyor.
Fransa LGBTİ+’ların cinsiyet kimliği veya cinsel yönelimini değiştirmeyi hedefleyen “eşcinsellik dönüştürme terapilerini” yasakladı. Fransa Parlamentosu’ndan oybirliğiyle çıkan yasa Fransa Cumhurbaşkanı Macron tarafından da desteklendi. Yasaya göre bu yasayı ihlal edenlere 30 bin euroya kadar para ve iki yıla kadar hapis cezası verilebilecek.
Guatemala halihazırda kürtajı yasal bir hak olarak tanımayan ve cezai yaptırımlar içeren kürtaj yasasında kürtaj yaptıran veya yapılmasına yardımcı olanlar hakkında öngörülen cezayı artırdı. Can ve Ailenin Korunmasına Dair Kanun adıyla kabul edilen kanun kapsamında aynı cinsiyetten kişiler arasındaki evlilik de yasaklanmış oldu. Bunlara ek olarak okullarda ve başka eğitim kuruluşlarında verilen kapsamlı cinsellik eğitimine sınırlamalar getirdi.
İngiltere “kızlık zarı” dikimi olarak da bilinen himenoplasti ve “bekaret testleri”ni ülke çapında yasaklamaya hazırlanıyor. Bu ameliyatların genellikle aileler tarafından dayatılan evlilikler için yapıldığını belirten kadın hakları alanında çalışan kuruluşlar, bu sürecin kadınlar için oldukça travmatik olduğunu da belirtiyor. Söz konusu ameliyatlar özel kliniklerde yaklaşık 3 bin sterline yapılabiliyor. Hızla büyüyen bu endüstri için çok sıkı denetimlere ihtiyaç olduğunun altı çiziliyor. Yapılacak düzenlemeyle “kızlık zarı” ameliyatı yaptırmak isteyen birisine “destek verme veya onu “teşvik etme” suçu için 5 yıla kadar hapis cezası öngörülüyor.
İspanya’da Senato, “hamileliğini gönüllü olarak sonlandırmak isteyen bir kadının, bu hakkını kullanmasını tehdit, taciz ve rahatsız edici davranışlarla engellemeye çalışan kişilere” üç ile 12 ay arasında hapis cezası ya da kamu hizmeti cezası verilmesini öngören yasa değişikliğini onayladı. Bu yasa değişikliği kapsamında kürtaj klinikleri dışında gösteri yapılması, tehdit ve taciz yoluyla bu kliniklerde çalışan sağlık görevlilerinin işlerini yapmalarına engel olunması suç sayılıyor. İspanya’daki kürtaj karşıtlığına sağlık çalışanları ve danışanların deneyimi doğrultusunda baktığımızda da zorlu bir tablo görüyoruz. OMC İspanyol Doktorlar Derneği’ne göre kamu sektöründe çalışan çoğu jinekolog kendini “vicdani retçi” olarak tanımlayarak kürtaj yapmayı reddediyor. Akredite Kürtaj Klinikleri Birliği’nin çalışmasına göre İspanya’daki kadınların yüzde 89’u kürtaj için gittikleri kliniklerde tacize uğradığını, yüzde 66’sı tehdit altında hissettiğini belirtiyor.
İspanya’dan gelen diğer bir güzel haber ise cinsel sağlık ve üreme sağlığına dönük kapsamlı düzenlemeler. Kadın hareketinin mücadelesi sonucu İspanya ayda üç gün regl izni verilmesini yasalaştıran ilk Batılı ülke olmaya aday. Düzenlemeler okullarda kız öğrencilere ücretsiz ped uygulamasını da içeriyor. Cinsiyet Eşitliğinden Sorumlu Devlet Bakanı Angela Rodriguez daha önce kürtaj yaptıran kadınların işten izin isteme hakkı verilmesine yönelik bir açıklama yapmıştı. Hükümet ayrıca 16 ve 17 yaşındakilerin kürtaj yaptırabilmesi için aile izni zorunluluğunu kaldırmak için çalışmalarına devam ediyor. İspanya’nın temmuz ayı için öngördüğü diğer bir düzenleme ise erkek doğum kontrol hap üretimi yönünde olacağı biliniyor.
Kanada’da doğum için hastaneye giden yerli kadınları rıza ve bilgileri dışında cerrahi müdahaleyle doğurganlıklarının engellendiği ortaya çıktı. British Columbia, Alberta, Saskatchewan, Manitoba ve Quebec eyalet mahkemelerinin her birinde binlerce kadını temsilen açılmış beş dava bulunuyor. Yerli kadınların doğurganlıklarının engellenmesi aslında birçok başka ülkede de olduğu gibi Kanada’da da eskilere, 1928’e kadar uzanıyor. Günümüzde ise görevlilerin özellikle sezaryen gerektiren durumlarda hamilelere imzalattıkları forma “tüp ligasyonu” (kadında gebeliği önlemek için yumurtayı taşıyan tüplerin ameliyatla bağlanması) maddesini ekledikleri ve bu formları operasyondan dakikalar önce imzalattıkları belirtiliyor.
Kolombiya 2006 yılından beri kürtaj hakkını ancak tecavüz sonucu hamile kalan veya sağlığı tehlikede olan kadınlara tanıyordu. Causa Justa (Adil Hareket) adlı grubun dava açması sonucu Kolombiya Anayasa Mahkemesi hamileliğin ilk 24 haftasından yapılan kürtajı suç olmaktan çıkardı. Latin Amerika bölgesinde kürtajın suç olmaktan çıkarılması için giderek büyüyen kadın ve feminist hareketin Meksika ve Arjantin’den sonra Kolombiya’da elde ettikleri bu karar büyük bir zafer olarak görülüyor. Causa Justa’ya göre Kolombiya’da kürtajların neredeyse yüzde 90’ı gizlice yapılıyor ve bunlar kadınlar için büyük bir hayati risk taşıyor.
Meksika Yüksek Mahkemesi’nin mayıs ayında aldığı karara göre ise 12-17 yaş arasındaki çocuklar, tecavüz sonucu hamileliklerde ebeveyn iznine gerek olmaksızın kürtaj yaptırabilecek. Yüksek Mahkeme Başkanı, karar dair yaptığı değerlendirmede tecavüz sonucu hamile kalan çocukların, çocuk sahibi olmaya ne devlet ne de ebeveynleri tarafından zorlanabileceğini, böyle bir zorlamanın toplumsal cinsiyet temelli şiddet olduğunu ifade etti. Meksika’da Eylül 2021’de alınan kararla da kürtajın suç sayılmasının anayasaya aykırı olduğuna hükmedilmiş, gönüllü kürtaj yapan ve yaptıranlara hapis cezası öngören yasa maddesi geçersiz kılınmıştı.
Şubat ayında Malta yeni bir düzenlemeyle Ceza Kanunu’na “kadın cinayetleri” suçunu ekleyerek kadın cinayetlerine yönelik öngörülen cezaları ağırlaştırmayı ve “tutkuyu” hafifletici unsurlar arasından çıkarmayı parlamentonun gündemine getirdi. Malta’daki kadın kurumları bu yasanın fark yaratacağına dikkat çekiyor.
Malezya İslami Kalkınma Departmanı (JAKIM) “eşcinsellik sorununu aşmaya” yardımcı olmak iddiasıyla “onarım terapisi” uygulamasını piyasaya sürdü. Google Play Store’da yer alan bu uygulama “her yaş için uygun” statüsüyle yayında. Bu uygulama kullanıcıların kimliğine, rehberine, konumuna, fotoğraflarına, dosyalarına, kamera, mikrofon ve WiFi bağlantı bilgilerine erişebiliyor. LGBTİ+ aktivistlerinin en büyük kaygısı, “eşcinsel seksin” 20 yıla kadar hapis ve şiddetle cezalandırılabildiği ve LGBTİ+’lara yönelik yargısız infaz ve işkencenin çok sık görüldüğü bir ülkede bu uygulamanın hükümete veri sağlıyor olması.
Pakistan Parlamentosu, kadınları iş yerinde şiddet ve tacize karşı korumaya yönelik kapsamlı ve güçlü bir yasa tasarısını onayladı. İş Yerinde Kadın Tacizine Karşı Koruma Kanunu’ndaki değişiklik teklifinde iş yeri tanımı kayıt ve kayıt dışı iş yerlerini kapsayacak şekilde genişletildi. Ayrıca yasa, şiddet ve taciz konusunda karşı karşıya oldukları risklerin genellikle daha görünmez olduğu ev işçilerini de kapsıyor. Yasadaki taciz tanımı için “cinsel nitelikte olan veya olmayan cinsiyete dayalı ayrımcılık” şeklinde kapsayıcı bir ifade kullanılıyor. Bunların yanı sıra yeni yasa, önceki yasanın hariç tuttuğu bir kategori olan öğrencilerin taciz ve şiddete karşı korunmasını da barındırıyor. Pakistanlı kadınların iş yerinde ve evde tecavüz, cinayet, asit saldırıları, aile içi şiddet ve zorla evlendirme gibi ciddi istismarlara maruz kaldığı ve faillerin sık sık cezasızlık ile ödüllendirildiği aktivistler tarafından sıklıkla dile getiriliyor. Yeni yasa büyük bir kazanım olarak görülürken mücadelenin önemli bir kısmının bu yasanın tam olarak uygulanması için sürdürüleceği belirtiliyor.
Peru Kongresi’nin şubat ayında gerçekleşen toplantısında çalışma yaşamında şiddet ve tacizi ortadan kaldırmak için hazırlanan ILO 190 Sözleşmesi’ni onaylandı. Peru; Uruguay, Arjantin ve Ekvator’dan sonra LAtin Amerika’da sözleşmeyi onaylayan dördüncü ülke oldu. Küresel Hizmet Sendikaları Birliği (UNI) ve kadın ağlarındaki üyelerin yürüttüğü önemli çalışmanın sonucu olarak onaylanan bu sözleşme herkes tarafından büyük bir başarı olarak görülüyor. UNI Americas Kadın Koordinatörü Andrea Garcia “UNI Americas, Peru’daki bağlı kuruluşlarıyla birlikte, ILO 190 Sözleşmesi’nin ülkede etkin bir şekilde uygulanmasına yönelik mücadelede bir sonraki aşamaya başlıyor” açıklamasında bulunarak sözleşmenin uygulanması için mücadeleye devam edeceklerini belirtti.
Polonya’da ikizlere hamile olan bir kadın fetüslerden biri yaşamını yitirmesine rağmen kürtaj edilmediği için septik şoka girerek yaşamını yitirdi. Agnieszka T. isimli kadının rahatsızlanarak hastaneye gitmesi sonucu fetüslerden birinin kalbinin durduğu belirlendi fakat kürtaj yasağı gerekçe gösterilerek doktorlar kürtaj yapmayı reddetti. Kadının sağlık durumu giderek kötüleşirken doktorlar ilk önce diğer fetüsün de kalbinin durmasını bekledi. Diğer fetüsün kalbi durduktan sonraki iki günde de müdahale etmedikleri öğrenildi. Ölüm sebebi hastane tarafından açıklanmayan Agnieszka’nın kürtaj yapılmadığı için septik şoka girdiğinde şüpheleniliyor.
Rusya’nın Ukrayna’ya açtığı savaş sonucu milyonlarca insan Ukrayna içerisinde daha güvenli gördüğü şehirlere göç etti, önemli bir bölümü ise ülke sınırlarının dışına çıktı. Ukrayna hükümeti 18-60 yaş arası erkeklere ülkelerinde kalıp savaşmaları için yurt dışı çıkış yasağı getirmiş olması sebebiyle ülkeden kaçanların çoğu kadın ve çocuklar. Özellikle savaşın ilk haftalarında yoğun ve düzensiz göç sebebiyle çok sayıda çocuk kaybolmuş. Kaçan insanların önemli bir kısmının ikinci bir dil bilmediği biliniyor. İletişim konusunda zorlandıkları, temel ihtiyaçlarına erişmeye çalıştıkları bu savaş ortamı onları seks ticareti ve organ kaçaklığı gibi organize suç örgütleri için hedef haline getirmiş. Bunların yanı sıra göç yolunda, evde veya sığınakta kalan kadın ve kız çocukları şiddet ve hastalık riskiyle de karşı karşıya. Çocuklara, yaşlı akrabalara veya engelli aile bireylerine bakmak için sürekli olarak barınma ve geçim kaynağı arayışları da sürüyor. Birçok insan hakları ve kadın hakları örgütünün sınırlara ve Ukrayna’nın birçok yerine yardım ve destek için gittiği biliniyor.
Ayrıca haziran ayı sonunda Ukrayna Parlamentosu, İstanbul Sözleşmesi’ni onayladı. Haber, parlamentonun resmi sosyal medya hesabından “tarihi karar” olarak duyuruldu.