Kadın Hareketinden

Görmezden Gelinen Adalet mi Translar mı?: Esat Eryaman Olayları ve Dava Hakkında

Arka plan: Neler oldu?

2006 yılının Nisan ayında KC Grup adlı bir inşaat firmasının Eryaman’ı “soylulaştırma” çalışmalarıyla orada yaşayan seks işçisi trans kadınlara yönelik ilk saldırılar başladı. 30 seks işçisi trans kadın taşlar, sopalar, kurşunlamalar ve ev baskınlarıyla yerlerinden edildi. Saldırganlar sadece transların çalıştıkları caddeye değil, evlerine de giderek şiddet uygulamaya devam etti.[1] Ankara’nın Eryaman bölgesinde bulunan Şehit Osman Avcı Karakolu’na 24 trans kadın şikayette bulundu. Bilinen isimler, plakalar ve Ş.T. şikayet edildi. Şikayetlerden bir sonuç alınamadı. Ayrıca yerlerinden edilen trans kadınların bir kısmı Mersin’e gitmek zorunda kaldığı için süreç takip edilemez hale geldi.[2]

Eryaman’daki saldırılardan sonra trans kadınlar, olayları protesto etmek amacıyla Haziran 2006’da Ankara’da yürüyüş düzenledi. Eryaman’da yaşayan translara karşı sürdürülen sistematik saldırıları protesto etmek için Lambdaistanbul LGBTT Dayanışma Derneği’nden de 30 kişi İstanbul’dan Ankara’ya geldi.

“Teşhirci değil travestiyiz”, “Travesti kimliğimiz engellenemez”, “Ayşe Fatma’yı, Ahmet Mehmet’i, birbirlerini sevebilmeli”, “Mehmet Barış’ı seviyor”, “Seks işçiliği kader değildir” yazılı pankartlar hazırlayan trans kadınlar Kurtuluş Parkı’nda toplandı.

2007 yılının Ocak ayında saldırılar Esat’a sıçradı. 13-14 Ocak’ta Etlik, Kurtuluş ve Ballıbaba’da satırlı saldırılar, fiziksel şiddet ve gasp olayları yaşandı. Sonradan çeteyle bağlantısı olduğu anlaşılan A. adındaki şahıs trans kadınları çete saldırılarından “korumak” adı altında kişi başı 5 bin TL haraç talep etti ve bu haracı ödemeyen trans kadınları ölümle tehdit etti. Bu olayların ardından birçok kez suç duyurusunda bulunuldu ancak şikayetlerden sonuç alınamadı.

Bu olaylardan sonra kurulan Pembe Hayat LGBTT Dayanışma Derneği ve eylemciler tarafından Ankara’da her perşembe mumlu oturma eylemleri yapıldı.[3]

Katili hala bulunamayan Dilek İnce 10 Kasım 2008’de Etlik’te arabasının içinde pompalı tüfekle öldürüldü. Dilek İnce davada tanık makamındaydı ve eylemlerde yer aldı.

Bir yılan hikayesi: 16 yıldır eksik hususların giderilememesi  

Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2007/250 E. sayılı dosyasında sanıklar hakkında yapılan muhakeme neticesinde 17 Ekim 2008 tarihinde sanıkların nitelikli yağma ve nitelikli yağmaya teşebbüs suçlarından beraatlarına, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak suçundan ve basit ve silahlı yaralama suçlarından mahkumiyetlerine karar verildi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2009/6098 sayılı tebliğnamesi ile örgüt kurmak suçu yönünden onama, yağma yerine kasten yaralamadan hüküm kurulması yönünden bozma ve ayrıca A.G. ile ilgili yağma ve yağmaya teşebbüsten de ayrı olarak hüküm kurulmasını talep etti. Yargıtay 6. Ceza Dairesi vekaletname ve tebligat yönünden eksikliklerin tamamlanması talebiyle dosyayı 12 Kasım 2013 tarihinde iade etti ve mahkemedeki eksikliğin giderilmesi ile dosyanın esastan Yargıtay’a gelmesi 11 Aralık 2018 tarihini buldu.

Yargıtay 6. Ceza Dairesi, ilk derece mahkemesinin suç örgütü yönünden mahkumiyet kararının ve yağma ile yağmaya teşebbüs yönünden beraat kararının eksik araştırma yönünden bozulmasına karar verdi. Mahkeme de uyma kararı sonrası serbestlik ilkesi gereği tensip ile eksiklikleri tamamlamaya devam ediyor.

Bozmadan önce ilk derece mahkemesinin suç örgütünün varlığı yönünden delillerin hukuki değerlendirmesinin gelinen aşamada yeterli olduğu ortada olsa da gerekçeli kararda öncelikle tespit edilmesi gereken husus müdahillerin kolluk beyanları dikkate alındığında kendilerine saldıran grubun 8-10 kişi olduğudur. Bu beyanlar dikkate alındığında “olay yerinde sanıklar dışında başkaca ‘saldırganların da’ olduğu anlaşılmakta ve dolayısıyla iddia edilen çanta alma şeklindeki gaspın faillerinin başka kişilerde olabileceği ihtimali bulunmaktadır.” şeklinde yapılan tespitini takiben TCK madde 220/1 kapsamında değerlendirme şu şekilde yapılmıştır: “Sanıklar kendilerinin ve çevrelerindeki insanların ‘önyargılarının tetiklediği’ düşüncelerle çevrelerinde yaşamakta olan ve kendilerini ‘transeksüel bireyler’ olarak tarif eden müdahillere karşı belli bir karar doğrultusunda yoğun ve sürekli saldırılarda bulunmuşlar, onları yaşadıkları hayat alanından ayrılmaya zorlamışlardır. Somut olayda sanıkların önceden bir araya geldikleri, müdahilleri kendi hayat alanlarından çıkarma konusunda fikir birliğine vardıkları, aldıkları bu karar doğrultusunda müdahillere karşı birlikte hareket ettikleri, aynı gün ve sonrasında benzer eylemlerde bulundukları, gerçekleşen eylemlerin yanı sıra amaçları gerçekleşinceye kadar yeni eylem kararlılığı içinde bulundukları, aralarında gevşek de olsa hiyerarşik bağ kurulduğu, belirtildiği şekilde suç işleme kararında devamlılık bulunduğu, amaçlanan suçları işlemeye elverişli üye araç ve gerece sahip oldukları bu şekilde sanıkların kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kurma suçunu işledikleri anlaşıldığında sanıkların” TCK 220/1 maddesi uyarınca cezalandırılmalarına karar verilmesi gerektiği kanaatine ulaşılmıştır. Mahkeme huzurunda alınan tanık beyanlarına bakıldığında da suç örgütünün varlığı yönünden önemli deliller dosyada mevcuttur.

Ekonomik çıkarların yanında siyasal motivasyonların da dikkate alınması önemlidir şöyle ki:  İddianamede ortaya konulan olaylar zinciri faillerin eylemlerinin insanlığa karşı suç olduğunu, TCK madde 77 ve 78 bağlamında ortaya koymak bakımından yeterlidir.[4] İnsanlığa karşı suçu düzenleyen TCK madde 77/1 “yaralama fiillerinin siyasal, felsefi, ırki veya dini saiklerle toplumun bir kesimine karşı bir plan doğrultusunda sistemli olarak işlenmesi halinde insanlığa karşı suçun oluşacağını” düzenlemiştir. 2006 yılından itibaren Ankara’nın farklı bölgelerinde, yakalanamayan birçok kişi de dahil olmak üzere aynı kişilerce aynı araçlar kullanılmak suretiyle silahlı bir şekilde kasten öldürmeye teşebbüs, kasten nitelikli yaralama, nitelikli yağma, mala zarar, konut dokunulmazlığını ihlal, şantaj, tehdit suçları haksız ekonomik çıkar sağlamak amacıyla kurulmuş örgütün faaliyetleri kapsamında işlenmiştir. Bu konudaki dosyada bulunan kayıtlarda şöyledir:

  • 05.04.2006 tarihinde Eryaman bölgesinde trans kadın olan H.P. sokakta kurşunlanmıştır. Bu olayda Ş.T.’ye ait olduğu anlaşılan ve sanığın ikrarı ile de sübut bulan 06 …. … plaka sayılı araç kullanılmıştır. Yine 11.04.2006 tarihinde saat 22.20 sıralarında trans kadın A.A. ve H.P.’nin evleri aynı kişilerce basılmış, şahıslar saldırıya uğramış ve gasp edilmişlerdir. Sincan Cumhuriyet Başsavcılığınca 2006/7658 hazırlık sayılı dosya üzerinden soruşturma devam etmektedir.
  • 11.04.2006 tarihinde 20.45 sıralarında Dilek İnce ve yanında A.E. olduğu halde, kullanmakta oldukları otomobil sanıklardan Ş.T. ve iki şahsın attıkları taş, sopa ve sair yaralayıcı araçlar ile zarara uğratılmıştır. Bu konuda Sincan 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 2007/8 esas sayılı dosya üzerinden muhakeme devam etmektedir. Muhakeme kapsamında ortaya çıktığı üzere Ş.T. ve diğer şahıslar bu eylemleri haksız ekonomik kazanç da sağlamak amacıyla icra etmiştir.
  • 13.01.2007 tarihinde Etlik’te M.B. adlı kadın transeksüel aynı kişilerce saldırıya uğramış, ağır bir şekilde darp edilmiştir. İlk derece yargılaması sırasında dosya birleşmiştir.
  • N.B., G.A. ve F.D. 16.01.2007 tarihinde saat 22.00 civarında Kurtuluş Marmara Sokak’ta sanıklarca darp ve gasp edilmişlerdir.
  • D.K. ve yanında D.T. ve D.T. varken 16.01.2007 tarihinde Kurtuluş’taki saldırıyı müteakip, aynı sanıklarca Bağlar Caddesi’nde darp edilmişlerdir. H.P. makasla üç yerinden bıçaklanmış ve D.T.’ye fırlatılan birçok olayda kullanılan satır ele geçirilmiştir.
  • B.K. 17.01.2007 günü cep telefonundan sanık A.G. tarafından dernek başkanı olduğu için aranmış ve müvekkile transeksüellerin adeta yaşamlarına devam edebilmeleri için kişi başı 5.000 YTL ödenmesi gerektiği söylenmiştir. Ş.T.’nin yaptığı aramalarda dosyada mevcuttur.
  • S.D. 18.01.2007 tarihinde transların gittiği ve bu haliyle meşhur olan T. Kuaför’de sanıklarca gasp edilmiş ve bulunduğu mekan darmadağın edilmiştir. Mağdur kuaförler bu konuda yeniden mahkeme huzurunda beyanda bulunmuştur.

Görüldüğü üzere rastlantısal olmayan, belirli bir planın icrası kapsamında, transseksüelleri hedef alan ve hatta bu konuda gazete küpürleri dahi sanıklar tarafından ibraz edilen muhakeme konusu olayların sistematik olduğu da açıktır. Örgütlü bir şekilde işlenmiş oldukları da ortadadır.

Bir yasa lazım – nefret suçları

Muhakeme konusu olaylar açısından örgütün amacının tespiti için ise mağdur kitlenin özelliğinin ortaya konulması gerekmektedir. Saldırıya uğrayanlar transtır. Dünyada önyargının tetiklediği suçlar olarak kaydedilen nefret suçları yaygın olarak transeksüellere karşı işlenmektedir. Irk, din, etnik/milli köken, cinsiyet, cinsiyet kimliği, cinsel yönelim, engellilik durumu ve yaşları gibi nedenlerle beslenen önyargı yüzünden kişilere ve/veya mülklerine karşı işlenen suçlara nefret suçları adı verilir.

Türkiye’nin yasal mevzuatının AGİT’e üye ülke olarak izlenmesi neticesinde Türkiye Cumhuriyeti, nefret suçlarının tanındığını bildirmiş, nefret suçlarına ilişkin idari izleme birimi tesis edeceği taahhüdü altına girmiştir. Sınıf, ırk, din ve bölge farklılığı yaratmanın önyargı tipleri olduğunu kaydederken insanlığa karşı suçları TCK kapsamına almakla bu açıdan nefret suçlarına ilişkin düzenlemeyi pozitif hukuka taşıdığını ifade etmiştir.[5]

Önyargının tetiklediği suçlar, çoğunlukla gruplarca işlenen suç tipleri olup mağdura saldırının rastgele olmadığı, gayri şahsi olmayan, faillerin mağdura yabancı olduğu münhasıran mağdurun toplumsal kimliğine yönelen suçlardır.[6]

Nefret suçlarını “nefret suçu” olarak cezalandırmak bir yandan toplumsal sonuçlar açısından da zorunludur. Her şeyden önce bir nefret suçu doğası gereği, mağdura yönelirken esasen mağdur ve ait olduğu grup açısından sosyal ve tarihsel önyargıyı ve bu önyargıdan yükselen şiddeti tetikler. Önyargının tetiklediği suç gelecek saldırılar açısından bir tehdittir aynı zamanda zira kişi asla değiştiremeyeceği bir karakter yüzünden mağdur edilmiştir. Aslında nefret suçları daha geniş anlamda genel kamu açısından da zarar doğurur. Zira sadece toplumun mülkiyet ve kişi güvenliğine ilişkin genel uzlaşısını zedelemekle kalmaz aynı zamanda yurttaşlar arasındaki eşitliğe dair paylaşılan değeri de zedeler.[7]

Sanıklar, özel olarak translara yönelik yaygın toplumsal ayrımcılığa katılmak üzere bir araya gelmiştir. Birbirlerini tanımadıkları iddiasında olan sanıklar gerçekleşen saldırılarda tesadüfen bir araya gelemeyecek kadar ayrı yerlerde ikamet edip çalışmaktadırlar. Bunun gibi aynı yöntemlerle saldırılarını gerçekleştirmektedirler. Sanıklar lehine olacağı düşünülerek savunma makamınca sunulan gazete küpürleri esasen nefret suçlarını tariflerken aranan bütün unsurları karşılar niteliktedir. Kahraman örgüt Eryaman’ı transeksüellerden “temizlediği” gibi, Ankara’nın tümünü “temizleyecektir”, toplumsal ahlak bu vesileyle tekemmül edecektir! Bunun gibi sadece translara hizmet veren bir kuaförün basılması, muhakeme konusunu basit yaralama olarak telakki etmeyi olanaksızlaştırmaktadır.

Nefret suçu kategorisi açısından uluslararası insan hakları metinlerinde yer alan düzenlemeler ile birlikte düşünüldüğünde sadece ekonomik saiklerle hareket eden değil ve fakat kanunun lafzıyla toplumun bir kesiminin sistematik bir şekilde yok edilmeye çalışıldığı bir tablonun karşımızda olduğu açıktır.

42. Sayıyı Görüntüle >

[1] https://www.youtube.com/watch?v=6EQnUrUkTRQ

[2] https://www.pembehayat.org/haberler/detay/2638/karartilan-caddeler-gelemeyen-adalet-esat-eryaman-davasi

[3] https://www.pembehayat.org/haberler/detay/2638/karartilan-caddeler-gelemeyen-adalet-esat-eryaman-davasi

[4] https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=5237&MevzuatTur=1&MevzuatTertip=5

[5]  (Combating Hate Crimes in the OSCE Region, 2005, Poland, syf.154-155).

[6] LAWRENCE Frederick M.,The Punishment Of Hate: Toward a Normative Thgeory of Bias Motivated Crimes, Michigan Law Review, 1994, syf. 11-15).

[7] (LAWRENCE, agm. syf 33-35).

Yorumları Görüntüle

Yanıtla

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

EN ÇOK OKUNANLAR

Copyright © 2020 Kadının İnsan Hakları. Tüm Hakları saklıdır.
Mor Bülten, Kadının İnsan Hakları - Yeni Çözümler Derneği'nin süreli yayınıdır. Mor Bülten'de yazar ismi ile yayınlanan yazılardaki görüşler yazara aittir ve bunların derneğimizin görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.

Yukarı