10 Aralık 2020’de İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 72’nci yıldönümünü kutladık. 30 maddelik İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, 10 Aralık 1948’de Paris’te Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda 217A numaralı karar olarak kabul edilmişti. Bu bildirgenin amacı insanların dil, din, ırk, renk ve cinsiyet ayrımı gözetilmeksizin yalnızca insan oluşlarından dolayı eşit, hür ve onurlu bir yaşam hakkına sahip olmalarının garanti altına alınmasıydı.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi bugüne kadar 500’den fazla dile çevrildi ve dünya çapında en yaygın kullanılan insan hakları enstrümanı haline geldi. Ancak buna rağmen bu bildirge, kadınlarla erkeklerin eşit haklardan yararlanmalarını sağlamaya yeterli olamadı. Var olan eşitsizliklere dikkat çekmek için ortaya çıkan ilk uluslararası çabalardan biri, BM Genel Kurulu’nun, 1947’de kurulmuş olan Kadının Statüsü Komisyonu’ndan kadınlara karşı ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına ilişkin bir bildiri hazırlamasını istemesi oldu. Bu talep üzerine komisyon, 1967’de kadınlara karşı ayrımcılığı insan onuruna karşı bir suç olarak niteleyen ve devletleri; kadınlara karşı ayrımcı olan mevcut yasaları, gelenekleri, düzenlemeleri ve uygulamaları ortadan kaldırmaya, kadın ve erkeklerin eşit haklardan yararlanabilmeleri için yasal koruma sağlamaya davet eden Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Bildirgesi’ni hazırladı. Bu komisyon daha önce, kadınların siyasi haklarını tanıyan ve koruyan ilk uluslararası hukuk aracı olan Kadınların Siyasi Hakları Sözleşmesi (1953), Evli Kadınların Uyruğu Sözleşmesi (1957), 1962 tarihli Evlilik Rızası ve Asgari Evlilik Yaşı Sözleşmesi (1962)’ni de hazırlamıştı. Kadının Statüsü Komisyonu’nun da etkisiyle, bir yıldan kısa bir süre sonra BM’de kadın hakları konusunda yasal olarak bağlayıcılığı olan bir sözleşme hazırlanması önerisi yapıldı.
BM tarafından 1975 yılında, Mexico City’de Birinci Dünya Kadın Konferansı düzenlendi, bunu takiben BM Genel Kurulu tarafından 1975-1985 yılları arasındaki dönem “Kadın On Yılı” olarak ilan edildi. Yine Kadının Statüsü Komisyonu tarafından ilk taslağı hazırlanan Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Sözleşme (CEDAW) bu on yıllık dönemin dördüncü yılı olan 1979’da BM Genel Kurulu tarafından kabul edildi. Bir yıl sonra, 1980 yılında sözleşme üye ülkelerin imzasına açıldı. Aynı yıl, on yıllık dönemin ilk yarısındaki gelişmeleri gözden geçirmek için Kopenhag’da İkinci Dünya Kadın Konferansı düzenlendi ve burada kadınların durumunun iyileştirilmesi için alınacak önlemlerin yer aldığı eylem planı kabul edildi. Bugün, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 189 ülke CEDAW’a halihazırda taraf ve sözleşme, BM sisteminde Çocuk Hakları Sözleşmesi’nden sonra en geniş katılımlı sözleşme olma özelliğini taşıyor.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin ortaya çıkışından 45 sene, CEDAW’ın kabul edilmesinden ise 14 sene sonra, 1993’te Dünya İnsan Hakları Konferansı Viyana’da gerçekleştirildi. Bu konferansa katılan kadın hakları aktivistleri, dünya çapında tüm uluslararası insan hakları mekanizmalarına rağmen gerçekleşen kadına yönelik insan hakları ihlallerinin tarihsel olarak hiçe sayıldığını ifade ettiler ve “Kadın hakları, insan haklarıdır!” sloganıyla konferansa damgalarını vurdular. Özellikle kadına yönelik şiddet konusunu gündemleştiren kurullar kurdular ve daha önce özel alan, tabu ya da kadınların yaşamlarının kaçınılmaz bir parçası olarak kabul edildiği için ele alınmamış olan kadın hakları ihlallerine dikkat çektiler. Konferans “kadınların ve kız çocuklarının insan haklarının evrensel insan haklarının devredilemez, ayrılmaz ve bölünmez bir parçası” olarak tarif edildiği ve cinsiyete dayalı şiddetin tüm türlerinin ortadan kaldırılmasına vurgu yapan Viyana Bildirgesi’nin ve eylem programının kabul edilmesi konusunda başarılı oldu.
1993’te kurulan derneğimiz de, adını Viyana’da düzenlenen İnsan Hakları Dünya Konferansı‘nda ortaya çıkan bu “Kadın hakları, insan haklarıdır!” söyleminden aldı. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin ortaya çıkışından 45 sene sonra kadınlar tarafından bir dünya konferansında ifade edilen bu (kadının) insan hakları sorunu, maalesef bildirgenin 72’nci yıldönümünü kutladığımız 2020’de de önemini aynı derecede koruyor. İnsan hakları konusunda şimdiye kadar ortaya çıkmış tüm genel ve özel evrensel mekanizmalara rağmen, kadınlar insan oldukları için sahip oldukları haklarından bugün bile erkekler kadar yararlanamıyorlar. KİH-YÇ de varoluş amacına uygun olarak, kadının insan haklarının eksiksiz uygulanmasını ve kadınların hayatın her alanına özgür ve eşit bireyler olarak katılımını desteklemek amacıyla yerel, ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeylerde 28 yıldır çalışmaya devam ediyor.