Dünyadan

2023’ün İlk Aylarında Neler Oldu?: Dünyadan Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Haberleri

Türkiye’de gündemimiz 6 Şubat itibariyle depreme, deprem bölgesindeki duruma, yaşanan kayıplara ve yaraları sarabilme çabalarına odaklandı. Henüz gerçekleşen felaketin üçüncü ayı dolmamışken yaklaşan seçimler öncesinde siyasette yaşanmaya başlayan hızlı gelişmeler de deprem gündemimize eklenince birçoğumuz için dünyanın başka yerlerinden haberleri takip etmek zorlaştı. Buna rağmen, bir süredir Mor Bülten’in her sayısında yaptığımız gibi, dünyada toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin yasal düzenlemeler, hak ihlalleri ve sürmekte olan hak ve özgürlük mücadelelerine dair 2023’ün ilk dört ayında yaşananlardan bir seçkiyi bu sayıda da sizlerle paylaşıyoruz.

Arif Ali/AFP/Getty Images

Bu dönemde bir 8 Mart’ı daha geride bıraktık. Türkiye’de olduğu gibi, dünyanın birçok yerinde de kadınlar ve LGBTİ+’lar 8 Mart’ta sokaklardaydı. Pakistan’dan Meksika’ya, Endonezya’dan Güney Kore’ye, El Salvador’dan İtalya’ya, Fransa’dan Norveç’e, Yunanistan’dan Afganistan’a, İran’dan Almanya’ya, İngiltere’den Kırgızistan’a, Nijerya’dan Venezuela’ya dünyanın birçok yerinde 8 Mart eylemleri ve yürüyüşleri düzenlendi.

İran’da Mahsa Amini’nin öldürülmesiyle başlayan direniş sürüyor

Eylül 2022’de, 22 yaşındaki İranlı Kürt kadın Mahsa Amini Tahran’ı ziyaret ederken ahlak polisi tarafından bulunduğu arabadan zorla indirilerek gözaltına alınmış, ardından da komaya girdiği ve kaldırıldığı hastanede öldüğü ortaya çıkmıştı. Tahran emniyeti, Mahsa Amini’nin kalp rahatsızlığı nedeniyle öldüğünü iddia etse de hem ailesi hem de basın organları genç kadının ölüm sebebinin polis tarafından uygulanan şiddet olduğunu duyurdu. Bu haberlerin hemen ardından, 17 Eylül’de kadınların başlattığı eylemler hızla tüm ülkeye yayıldı ve katılımın giderek genişlemesiyle sokaklardan okullara kadar birçok kamusal alanda sürdürülen uzun soluklu bir direnişe dönüştü. Direniş de devletin direnişi durdurma çabaları ve protestoculara yönelik şiddeti de 2023’ün ilk 4 ayını geride bıraktığımız bugünlerde hala devam etmekte.

Protestolar hakkında veri paylaşan örgütler arasında bulunan Tahran merkezli İnsan Hakları Aktivistleri Haber Ajansı (HRANA) tarafından açıklanan sayılar 15 Ocak itibariyle şöyleydi: 17 Eylül 2022’den itibaren 255 protesto gösterisi düzenlendi ve bu protestolar sırasında 71’i çocuk olmak üzere 524 kişi hayatını kaybetti. Eylemlerle ilişkili olarak 713’ü öğrenciler olmak üzere 19 bin 401 kişi gözaltına alındı ve/veya tutuklandı. 724 kişi için mahkeme mahkumiyet kararı verdi, toplamda 11 bin 721 ay hapis cezasına hükmedildi ve 4 protestocu idam edildi. İran İnsan Hakları Derneği’nin açıkladığı verilere göreyse 27 Ocak itibariyle idam edilen protestocu sayısı 55’e ulaştı. Hengaw İnsan Hakları Örgütü’nün 8 Mart dolayısıyla yayınladığı rapor, 8 Mart 2022 ile 8 Mart 2023 arasında İran rejiminin en az 245 Kürt kadını tutukladığını ortaya koyarken, Af Örgütü’nün yine Mart’ta yayınlanan raporu ise ülkedeki protestolarda işkence görenler arasında bulunan genç ve çocukların maruz kaldığı şiddete odaklanıyor.

Kaynak: Gazete Karınca

Kaynak: Gazete Karınca

Bir yandan tutuklamalar sürerken bir yandan da aylardır okullarda kız çocuklarının zehirlenme vakaları yaşanmaya devam ediyor. İlk vakalar 30 Kasım 2022’de Kum şehrindeki Nur Teknik Lisesi’nde görülmüş ve okulun öğrencilerinden 18 kız çocuğu hastaneye kaldırılmıştı. BBC’nin araştırması ise Şubat 2023 sonu itibariyle Kasım’daki ilk vakadan başlayarak 700’e yakın kız çocuğunun öğrencisi oldukları okullarda zehirlendiklerini ortaya koyuyor. Öğrencilerin çeşitli şikayetlerle hastaneye kaldırıldıkları bu zehirlenme vakalarının okulların, özellikle de kız çocuklarının gittiği okulların kapatılması için kasıtlı olarak gerçekleştirilen kimyasal saldırılar olduğu görüşü oldukça yaygın. İranlı üst düzey yetkililerden bazıları da bu zehirlenmelerin kasıtlı saldırıların sonucu olduğu görüşüne katıldıklarını dile getiriyor. İçişleri Bakanlığı, Şubat ayında savcılık zehirlenmeler hakkında cezai soruşturma başlatıldığını açıklamıştı ancak böyle bir soruşturmanın yürütüldüğüne dair şüphe duyan öğrenci ve veliler var. Nitekim, okullarda zehirlenme vakaları ve zehirlenen kız çocuklarının sayısı artmaya devam ediyor. Nisan başında paylaşılan verilere göre, Kasım sonundan itibaren 238 okulda beş bini aşkın çocuk zehirlenmiş durumda. İçişleri Bakanlığı’nın Mart’taki bir başka açıklamasında ise bu zehirlemelerin sorumlusu olarak “dış güçler” işaret edilirken vakalarla bağlantılı olduğu şüphesiyle 100’den fazla kişinin gözaltına alındığı duyurulmuştu.

Sokak eylemleri görece durulmuş olsa da İran’da birçok kadın zorunlu başörtüsü kurallarına karşı gelmeyi sürdürüyor. Bir yandan kamusal alanlarda saçını açan çok sayıda kadın var, bir yandan da internet üzerinden paylaşılan videolar ve fotoğraflar bu konudaki zorunluluğa karşı itiraz ve öfkenin yaygınlığını ortaya koyuyor. Ayrıca İran’da kadınlar 8 Mart’ta yine sokaklardaydı. İran Öğretmenler Sendikası’nın ülke genelinde yaptığı çağrıyla, öğrencilerin zehirlenmesine karşı 8 Mart’ta çeşitli şehirlerin eğitim müdürlükleri önünde eylemler düzenlendi. Yoğun katılımın olduğu eylemlerde polis saldırısına uğrayan ve gözaltına alınanlar oldu. Ayrıca bazı üniversitelerde öğrenciler de 8 Mart’ta eylemler düzenledi.

Rejim ise başörtüsü zorunluluğu kuralını korumak konusunda ısrarcı olduğunu birbirini izleyen hamleleriyle gösteriyor. Başörtü zorunluluğu kuralını savunan bazı milletvekilleri ve üst düzey hükümet yetkililerinin açıklamaları da bu tutumun süreceğinin işaretlerini veriyor. Örneğin, geçtiğimiz haftalarda Türkiye gündeminde de yer bulan bir olay yaşandı: İran’ın Meşhed kenti yakınlarında başı açık iki kadın, girdikleri bir dükkanda bir erkek tarafından üstlerine yoğurt dökülerek saldırıya uğradı. Saldırgan erkek hakkında kamu düzenini bozduğu gerekçesiyle tutuklama kararı verilirken kadınlar için de “toplum içinde başörtüsünü açmaları” nedeniyle tutuklama kararı verildi. Ayrıca dükkan sahibi de kadınları “uygun şekilde başörtüsü takmamalarına” rağmen dükkana alması sebebiyle uyarı aldı. Bu cezalar, İran Yargı Erki Başkanı’nın “zorunlu başörtüsü kuralına uymayanların müsamaha gösterilmeden cezalandırılacağı” açıklamasının ardından geldi. Nisan itibariyle ise yeni bir yasal düzenleme İran’ın gündeminde: Planlanan bu düzenleme kıyafet yönetmeliğine uymayanların tespit edilerek 60 bin dolara kadar para cezasına çarptırılmasını mümkün hale getirecek. Üstelik düzenlemenin getireceği cezai yaptırımlar para cezasıyla da sınırlı değil; yönetmeliğe uymayan kadınların sürücü belgeleri ve pasaportlarına da el konulabileceği, iptal edilebileceği ayrıca kişilerin internet kullanımına yasak getirilebileceği bildirildi. Yasalaşması beklenen bu düzenleme yürürlüğe girerse fiziksel mekanlarda olduğu gibi sosyal medya için de geçerli olacak.

2008’den beri kadınların özgürlüğü için mücadele sürdürenlere verilen Uluslararası İnsan Hakları Simone de Beauvoir Ödülü ise bu sene İran’da direnen kadınlara ve Mahsa Amini’nin hatırasına verildi. 9 Ocak’ta Paris’te düzenlenen törende Jin Jiyan Azadi’nin asıl sloganı olduğu, İran’daki eylemlerden videolar da gösterildi.

Bu seneki Simone de Beauvoir Ödülü İran’da direnen kadınlara ve Mahsa Amini’nin anısına verildi (Kaynak: Jinha Agency)

Bu seneki Simone de Beauvoir Ödülü İran’da direnen kadınlara ve Mahsa Amini’nin anısına verildi (Kaynak: Jinha Agency)

Afganistan’da Taliban baskısı artarken kadınlar hakları için mücadele etmeye devam ediyor

Afganistan’daki Taliban yönetiminin gittikçe artan baskısı da ülkedeki kadın ve kız çocuklarının hayatlarını derinden etkilemeye devam ediyor. Taliban 2021 yılında Afganistan genelinde yeniden iktidara gelirken ılımlı politikalar izleyeceğini ifade etmişti. Ancak aradan geçen yaklaşık iki yıl boyunca her alanda pek çok yasak getirildi, kadınların ve kız çocuklarının birçok hakkı gasp edildi. Afganistan Devrimci Kadınlar Birliği’nin (RAWA) Taliban iktidarı tarafından yürürlüğe konan, kadınların aleyhine yasaları bir araya getirdiği liste de bu durumu açıkça ortaya koyuyor. Bu senenin gündemde en yoğun yer kaplayan yasaklarından biri ise üniversitelerin kadınlara kapatılmış olması. Bu yeni düzenleme geçtiğimiz yıl sonunda yazılı olarak duyurulmuştu. Kış aylarında eğitime ara verilen üniversiteler, Mart ayında yeni akademik döneme kadın öğrenciler olmaksızın başladı. Erkek öğrenciler derslere başlarken kampüs önlerinde toplanan kadın öğrenciler içeri alınmadı. Bunun üzerine sosyal medyadan boykot çağrısında bulunan kadın öğrenciler oldu. Kadınlar tarafından çeşitli şehirlerde eğitim yasaklarına karşı eylemler düzenlendi. Taliban yetkilileri yasağın geçici olduğunu iddia etse de yaşanan gelişmeler bu iddianın doğruluğunu desteklemiyor. Örneğin, Mart sonunda, kadın ve kız çocuklarının eğitim hakkını savunan bir aktivist gözaltına alındı. Ülkedeki Birleşmiş Milletler Misyonu gözaltı haberini doğrularken Taliban’a gözaltı gerekçesi ile aktivistin tutulduğu yeri açıklaması ve savunmaya erişim hakkının güvence altına alınması çağrısında bulundu.

8 Mart’ta ise düzenledikleri eylemde bir araya gelen kadınlar Taliban’ın baskıcı politikalarına itirazlarını ve kadınlar olarak örgütlü mücadelelerine duydukları inancı dile getirdi. Ayrıca dünyanın dört bir yanındaki kadınlara da “Karanlığa karşı mücadelemizi protesto yoluyla desteklemelerini ve hükümetlerini, Taliban’ı desteklemekten vazgeçirmelerini istiyoruz.” diyerek bir dayanışma mesajı ilettiler.

Afganistan’da kadınlar Taliban’ın baskıcı uygulamalarını düzenledikleri eylemlerle protesto ediyor (Kaynak: Gazete Karınca)

Birleşmiş Milletler ülkedeki insan hakları ihlallerini ortaya koyan bir raporu Mart ayında Cenevre’deki İnsan Hakları Konseyi’nde sundu. Temmuz-Aralık 2022 dönemini ele alan raporda, Taliban’ın kadın ve kız çocuklarını olası her türlü kamusal alanın dışına itmeye yönelik uygulamalarının “insanlığa karşı suç teşkil eden bir suç olan toplumsal cinsiyet zulmü anlamına gelebileceği” uyarısına yer verildi. 

Ocak sonunda Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock yaptığı açıklamayla Almanya’nın İstanbul Sözleşmesi’ne koymuş olduğu iki çekinceyi kaldıracağını ve Şubat itibariyle sözleşmenin tam olarak uygulanmaya başlanacağını duyurdu. Sözleşme Almanya tarafından Şubat 2018’de uygulamaya sokulmuş ama sığınmacı ve göçmen kadınlarla ilgili iki maddeye çekince konmuştu. Ülkede sözleşmenin uygulanmaya başlanmasının beşinci yılında bu çekinceler de kaldırılacak. Haberi paylaşan Almanya Dışişleri Bakanı, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde yaptığı konuşmada Avrupa Birliği ülkelerini de sözleşmeyi onaylamaya davet etti.

Amerika Birleşik Devletleri’nde 22 Ocak 1973 tarihinde kürtajı anayasal bir hak haline getiren ancak büyük tepkilere rağmen geçtiğimiz yıl iptal edilen, “Roe v. Wade” olarak bilinen Yüksek Mahkeme kararının 50’nci yıldönümü dolayısıyla ülke çapında binlerce kadın bir araya gelerek eylemler düzenledi. 46 eyalette 200’den fazla eylem gerçekleştirildi. Bu eylemlerde kadınlar kürtaj hakkının korunması, kısıtlanması ya da kaldırılmasını eyaletlerin tercihine bırakan mahkeme kararına itirazlarını dile getirdi. Geçen yıl alınan bu kararı izleyen süreçte 14 eyalette kürtaj hakkı ya kaldırıldı ya da büyük ölçüde kısıtlandı.

Kaynak: Ekmek ve Gül

Kaynak: Ekmek ve Gül

İspanya regl iznine dair yasal bir düzenleme getiren ilk Avrupa ülkesi oldu. Geçtiğimiz yıl Mayıs ayında parlamentoya sunulan düzenlemeye göre üç güne kadar alınabilen, doktor değerlendirmesiyle beş güne çıkarılabilecek ücretli regl izninin masraflarını devletin sosyal güvenlik hizmetleri karşılayacak. Ayrıca regl ürünlerine okullarda ve hapishanelerde, hormonal doğum kontrol hapları ve ertesi gün haplarına ise devletin sağlık merkezlerinden ücretsiz olarak erişilebilecek. Yasa aynı zamanda kürtaj hakkını da 16 ve 17 yaşındakilerin aile izni gerekmeksizin yararlanabileceği şekilde genişletiyor ve kürtaj hizmetinin devlet hastanelerinde sunulmasını güvence altına alıyor. Son olarak, kabul edilen yasal düzenleme kapsamında 16 yaşından büyük olanlara tıbbi gözetim şartı aranmaksızın yasal olarak kayıtlı cinsiyetlerini değiştirme hakkı da tanınıyor.

İspanya’nın sol koalisyon hükümetinin son aylarda getirdiği yasal düzenlemeler bunlarla da sınırlı değil. 8 Mart yaklaşırken hükümetin kabul ederek meclise gönderdiği bir diğer yasa tasarısı da özel şirketler ve kamu kurumlarında yönetici kadrosunun en az %40’ının kadın olmasını zorunlu tutacak bir düzenlemeye ilişkin. Tasarı kapsamındaki kota uygulaması 250’den fazla çalışanı bulunan ve yıllık iş hacmi en az 50 milyon Euro olan şirketler ile kamu kurum ve kuruluşları için geçerli olacak. Ayrıca %40 zorunlu kadın kotası Bakanlar Kurulu, siyasi partilerin seçim listeleri, meslek örgütlerinin yönetim kurulları ve kamu kurumlarınca belirlenen jüri üyeleri için de uygulanacak. Tasarı meclisten geçerse 1 Temmuz 2024 itibariyle uygulamaya girecek. Yasa önerisi kaynağını Avrupa Parlamentosu’nda onaylanan ve 2026’ya kadar tüm AB üye ülkelerinde direktör pozisyonlarının %40’ında kadınların bulunması kararına dayanıyor.

Ayrıca Ocak ayı içinde erkek şiddeti nedeniyle ülke genelinde 6 kadın ve kız çocuğunun hayatını kaybetmesinin ardından, İspanya hükümeti ev içi şiddet alanından uzmanları acil toplantıya çağırdı. Aralık ayında da benzer bir toplantı gerçekleştiren hükümet, erkek şiddetine karşı önleyici nitelikte bir yasal değişiklik üzerinde çalışıyor.

Hindistan’ın kuzeydoğusunda bulunan Assam eyaletinde 18 yaş altındaki kız çocuklarının yasa dışı evlendirilmesine karşı başlatılan operasyon kapsamında iki binden fazla kişi tutuklandı. Eyalette 2021 yılında kayıtlara geçen çocukların evlendirilmesi vakalarının sayısı 155. Birleşmiş Milletler’in 2021 tarihli bir raporuna göreyse Hindistan, çocuk yaşta evlilik sayısının en yüksek olduğu ülke.

Uganda’da meclis, “nefret yasası” olarak değerlendirilen LGBTİ+ karşıtı yasayı 2’ye karşı 387 oyla onayladı. Yürürlüğe konması için devlet başkanı tarafından da onaylanması gereken düzenleme, LGBTİ+ olduğunu ifade etmeyi suç olarak tanımlıyor ve bunun 10 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını öngörüyor. Ayrıca tasarıyla eşcinsel ilişkide bulunanlar ile LGBTİ+’ları işe alanlar, teşvik edenler ve finanse ederek destekleyenlere idam ve müebbet hapis cezası verilmesinin önü açılıyor. Uganda Devlet Başkanı eşcinselliğin Batılı ülkelerin bir dayatması olduğunu ileri sürerken yasa tasarısı karşıtları, önerinin anayasaya aykırı ve temel insan haklarını ihlal eder nitelikte olduğuna dikkat çekiyor. Daha önce benzer bir yasa tasarısı Uganda Anayasa Mahkemesi tarafından usule ilişkin gerekçelerle iptal edilmişti.

İtalya’da ise geçtiğimiz yıl iktidara gelen aşırı sağ iktidar, eşcinsel çiftlerin çocuklarının yasal ebeveynleri olarak kayıt edilebildiği yerel uygulamaları durdurmak amacıyla, bu uygulamaya olanak sağlayan Milano Belediyesi’ne bir talimat gönderdi. Ayrıca parlamentoda da “ulusal hukuka müdahale” anlamına geldiği gerekçesiyle Avrupa Komisyonu’nun herhangi bir Avrupa Birliği üyesi ülkede tanınan ebeveynlik haklarının heteroseksüel ya da homoseksüel ayrımı gözetmeksizin diğer üye ülkelerde de tüm ebeveynlere tanınmasına ilişkin tavsiye kararı bloke edildi. Hem yerel yönetimlere giden talimat hem de parlamentonun, Avrupa Komisyonu’nun “eşitlik paketi” kapsamındaki tavsiye kararını uygulamayı reddetmesi muhalif siyasiler ve halkın bazı kesimleri tarafından tepkiyle karşılandı.

Avrupa Birliği, kadın ve erkekler arasındaki ücret ayrımcılığını ortadan kaldırmak amacıyla üye ülkelerdeki kurumlara şeffaflık zorunluğu getirecek. Mart ayında Avrupa Parlamentosu’nda kabul edilen düzenleme bu konuda mağduriyet yaşayanların yargıya erişimini kolaylaştırmaktan eşit ücret kuralına uymayan şirketlere uygulanacak cezalara, işletmelere getirilecek periyodik bildirim ve raporlama zorunluluklarından bilgi edinme ve tazminat haklarına  kadar çeşitli tedbirler öngörüyor. Avrupa Parlamentosu’nun kabul ettiği düzenleme, komisyon tarafından onaylanıp Resmi Gazete’de yayınlandıktan 20 gün sonra yürürlüğe girmiş olacak. Yürürlüğe girişini izleyen üç yıl içinde de Avrupa Birliği üyesi ülkelerin bu düzenlemeleri ulusal yasalarına dahil etmesi gerekecek.

Ayrıca 8 Mart öncesinde kabul edilen yaptırım paketi kapsamında Avrupa Birliği tarafından cinsel şiddet faillerine yaptırım uygulanmaya başlanacak. Hollanda’nın girişimiyle getirilen düzenleme cinsel şiddet faillerinin genellikle cezasız kaldığına, ancak bunun değişeceğine işaret eden bir uygulama olarak tanıtılıyor. Birliğin bu uygulaması kapsamında, kişi ya da kurum olabilen cinsel şiddet failleri “kara liste”ye alınacak. Listedekilerin Avrupa’daki hesapları dondurulacak ayrıca bu kişi ve kurumlara Avrupa Birliği ülkelerine seyahat ve ticaret yasağı uygulanacak. Bu yaptırımların cinsel şiddet uygulayanlara, eylemlerinin sonuçlarından kurtulamayacaklarına dair açık bir mesaj olduğunu belirten Hollanda hükümeti, dünya genelinde toplumsal cinsiyet eşitsizliğini azaltmayı amaçladıklarının altını çizdi.

43. Sayıyı Görüntüle >

Yorumları Görüntüle

Yanıtla

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

EN ÇOK OKUNANLAR

Copyright © 2020 Kadının İnsan Hakları. Tüm Hakları saklıdır.
Mor Bülten, Kadının İnsan Hakları - Yeni Çözümler Derneği'nin süreli yayınıdır. Mor Bülten'de yazar ismi ile yayınlanan yazılardaki görüşler yazara aittir ve bunların derneğimizin görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.

Yukarı