KADIN…BEN KADIN…SEN KADIN…HANGİ KADIN? HEY KADIN!!!
Yılanla yarasanın aşkı mıydı? Yoksa, karada yaşamak isteyen balığın aşkı mıydı? Sonuç; Kazanan yoktu. Bu kadar basit olabilir miydi? Doğa hor kullanılırken “dur demekte” geç kalınmıştı. Bu kadar şiddete karşı öcünü alacaktı elbet. Bir anda tüm dünyayı eşitleyeyim demiş gibiydi. Peki öyle miydi? “Pandemi”, “Entübe”, “Covid-19” hayatımıza giren üç yeni kelime… Maskeli balo değil, hepimiz maskeli olduk. Anlamını bilmediğimiz kelimeleri öğrenmek zor değildi benim için. Yaşamamız gereken bir süreç, sonu ne olacak bilmeden. Pandemiden önce kadın hayatın neresindeydi ki şimdi nerede? Bazen krizler kimileri için fırsattır, kimileri için de bilgi çağına, yeniçağa farkında olmadan geçiş oldu bu süreç… Kolay değildi ama öğrenilemeyecek şeyler de değildi. Sadece ne olduğunu bilemediğimiz bir tedirginlik… Bu süreçte hepimize farklı farklı görevler düşmüştü. Peki, kırsalda yaşayan kadın mı metropolde yaşayan kadın mı? Tüm sorumluluğu yüklenen kadın mı? Hangi kadınlardık… Ben kimdim?
Ben duygusal olarak yorgun ama mutlu olmak için çabalarken, metropole gelmeden önceki hayatım sanki bir anda metropole taşmış gibi keyifliydim. “Ekmekçiiii…”, “Sebzeciiiii… “, “-Bohçacı geldi hanımmm…” gibi sokak seslerini anımsıyordum. Camdan insanlar birbirleriyle selamlaşmayı öğrenmişlerdi yeniden. Birbirlerini gerçekten özleyen ve özlemin sıcacık sarılmanın kıymetini bilmekti oysa. Peki zorlukları yok muydu? Tedirginlik yok muydu? İşsizlik ne olacaktı? Belediyelerin destek kolileriyle evler ne kadar geçinebilirdi? Gözümüze soka soka yardım değildi ihtiyacımız olan. Pandemi sonrası ülke ekonomisi işsizlik ve hayatın devamlılığını sağlamak nasıl olacaktı?
Sanki rekabet ve seçim kampanyası gibi komik… Ama öğrenilmiş hayat her hâlükârda yaşanacak. Şehirli kadın için bir anda eve kapanmak daha çok sorumluluk demek oldu. Aile içinde bu süreci kaynaşarak, sorumlulukları paylaşarak daha sevecen hale dönüştürenler vardı. Bir de ne yaparsa yapsın şiddete maruz kalıp susanlar… Bir de aktivistlerimiz vardı. Onlar, evet her yerden kadınlara ulaşmaya çalışıyorlardı. Yayınlar, internet, açık oturumlar, bilgilendirmeler yapıyorlardı. Almak isteyen, dinleyen tabi ki bilgileniyor. Ama nereye kadar yetişebiliyorlardı sorusu hep var.
Bir de bu dönemde kadına şiddeti normalleştirme süreci vardı tabi. Bir gecede pandemiyi fırsata dönüştüren üzücü kanun değişiklikleri kadına şiddeti artıracaktı. Ve de öyle oldu. Her gün en az bir kadın cinayeti var ve kadına şiddet durmadı. Burada İstanbul Sözleşmesi önemli tabi ki. Derhal uygulanmalı. Kadınlar ne kadar susturulmaya çalışılsa da susmayacak.
Pandemiyi öğrenme süreci olarak kullanıp kendini geliştirerek geçiren kadınlar da var. Hayatlarında yapmadıklarını yaptılar, okumak istedikleri kitapları okudular. Ancak ev halkına uyum sağlamalıydılar. Zira çocukların eğitimi de evdeydi. Hijyen de kadından sorulurdu. Ailenin sağlığını korumak da sanki kadının görevi olmuştu. Sağlığın önemini bir kez daha pandemi süreci gözümüze soka soka öğretti. Doğanın sadece insana ait olmadığını bir kez daha anlamak kuş cıvıltılarıyla uyanmak güzel olsa gerek. Sağlık çalışanlarına emekleri için teşekkür etmeli ve bu süreçten sonra insanların daha duyarlı olacağına inanmak istiyorum. Sağlıkla kalın… Huzurla kalın… Sevgiyle kalın… Paylaştıkça çoğalın…