Serbest Köşe

Seçimlere Giderken Haklarımız, Hayatlarımız

Fotoğraf: Serra Akcan / csgorselarsiv.org

Fotoğraf: Serra Akcan / csgorselarsiv.org

14 Mayıs 2023 tarihinde gerçekleşecek tarihimizin belki de en önemli seçimine doğru giderken haklarımız da kazanımlarımız da hiç olmadığı kadar tehlikede. Kadınların ve LGBTİ+’ların yaşamları üzerinden Cumhur İttifakı seçimlere günler kala karanlık bir pazarlık başlattı. Müslüman feminist Gonca Kuriş’in işkence edilerek öldürülmesi ve sayısız faili meçhul cinayetin sorumlusu Hizbullah’ın siyasi örgütlenmesi HÜDA PAR’ın yönetici kadrosundan dört isim, AKP listelerinden milletvekili adayı gösterildi. HÜDA PAR’ın sözüm ona “2023 Seçim Vizyon Belgesi”nde “6284’ün değiştirilmesi”, “zinanın suç olması”, “nikahsız birlikteliklerin suç sayılması”, “kadının fıtratına uygun çalışması”, “nafakanın kaldırılması”, “karma eğitimin zorunlu olmaması” gibi kadın düşmanı ve laiklik karşıtı talepler yer aldı. Yeniden Refah Partisi’nin AKP ile ittifak şartı olarak sunduğu 30 maddelik listede ise kadın haklarının gasp edilmesine yönelik şu maddeler yer aldı: “İstanbul Sözleşmesinin iptalinin TBMM’de de oylanması ve uzantısı 6284 sayılı Yasa’nın aile bütünlüğünü bozucu hükümlerinin ayıklanması”, “sapkınlıkların önlenmesi”, “toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin düzenlemelerden vazgeçilmesi”, “milli eğitim müfredatının milli ve manevi değerlerimize uygun hale getirilmesi”, “zinanın suç sayılması”.

AKP’den Özlem Zengin ve Derya Yanık, bu beyanlar karşısında 6284’ü koruyan açıklamalarda bulundukları için AKP çevresinden erkeklerin dijital şiddetine, tehdit ve hakaretlerine maruz kaldı. Cumhur İttifakı’nın Yüksek Seçim Kurulu’na teslim ettiği ittifak protokolünde ise bu talepler “Aile bütünlüğünün korunması için mevcut yasalardaki aykırı hükümlerin ayıklanmasına, manevi değerlerimize aykırı fillerin ve sapkınlıkların önlenmesine yönelik yasal düzenlemelere, süresiz nafaka konusundaki mağduriyetlerin giderilmesine ağırlık verilecektir.” ifadeleriyle yer aldı. Seçimleri Cumhur İttifakı’nın kazanması durumunda; ekonomik kriz, sosyal adaletsizlik, fırsat eşitsizliği, iklim krizi, afetler ve derin yoksullukla mücadele konusunda hiçbir politika önermesi olmayan bu bloğun kadınlar, LGBTİ+’lar, ve Kürtler başta olmak üzere Türkiye’nin ezilenlerine yönelik bir savaş başlatacağını öngörmek çok da zor değil.

Cumhur İttifakı’nın Kadın Düşmanlığı ve LGBTİ+ nefreti üzerine örülen seçim propagandası
AKP’nin iktidarda olduğu 21 yıl boyunca kazanılmış haklarımıza ve yaşamlarımıza yönelik saldırılar iktidar eliyle örgütlendi. Dolayısıyla AKP’nin HÜDA PAR ve Yeniden Refah Partisi’yle kadınları ve LGBTİ+’ları hedef alan ittifakı çok da şaşırtıcı değil. Recep Tayyip Erdoğan’ın kadınlarla erkeklerin fıtrata göre eşit olmadığını söylediği 2010 senesinden bu yana, kadınların tek tip, muhafazakâr ve hiyerarşik bir aile tasavvuru dışında yaşam kurma çabalarını engelleyecek her türlü politika ve uygulama devreye sokuldu. Kürtaja fiili yasak, kız çocuklarına yönelik cinsel istismarın evlilik adı altında meşrulaştırılmaya çalışılması, kadınların yoksulluk nafakasını boşanmalarını engellemek için kaldırma çabaları, İstanbul Sözleşmesi’nden tarikatlarla yapılan pazarlıklar sonucunda Cumhurbaşkanlığı Kararı ile bir gecede çıkılması bunlardan sadece birkaçı. 2022 senesinde feministlerin ve LGBTİ+ aktivistlerinin yaşam hakkına saldırının da iyice yükseldiğini, barışçıl protesto hakkını kullanan kadın ve LGBTİ+’lara  yönelik polis şiddeti ve işkencenin iyice artığını hep birlikte deneyimledik. Bunun karşısında ise rahatlıkla örgütlenen hiçbir müdahaleyle karşılaşmayan ve LGBTİ+’ların yaşam hakkına saldırmayı hedefleyen nefret mitingleri hiçbir engelle karşılaşmadan düzenlendi hatta kamu kaynaklarıyla bu mitinglere çağrıda bulunuldu. Bunlar kadınlar ve LGBTİ+’lar olarak son 10 yılda yaşadığımız travmaların sadece küçük bir kısmı.

2002 AKP kuruluş bildirgesinde belirtildiği üzere kendini muhafazakar, aile odaklı bir parti olarak tanımlayan AKP; “aile yapısını koruma” adı altında toplumsal cinsiyet rollerini katılaştırmak, kadına yönelik şiddeti önleme mekanizmaları başta olmak üzere her türlü kurumsal yapının içini boşaltmak, kadın ve trans cinayetlerinin yargı marifetiyle cezasızlıkla ödüllendirilmesini sağlamak, bakım emeğini kadınların doğuştan gelen bir görevi olarak sunarak kadınları “esnek çalışma” adı altında iş gücünün dışına itmek ve dinin ataerkil yorumları ve aile yapısı argümanları üstünden kadınların hayattaki seçim hakkını engellemek gibi pek çok politikaya imza attı. Kadın ve LGBTİ+ hareketinin üstün mücadelesiyle elde edilen yasal kazanımlar “yerli ve milli olmamak, aileyi yıkmak ve toplum düzenini bozmakla” itham edildi, hedef alındı, erkek grupları tarafından meclis komisyonlarında kadın düşmanlığına AKP tarafından alan açıldı. Sosyal medyada troll yöntemleriyle örgütlenen köktenci azınlık gruplar, arkasındaki  sınırsız kaynaklarla sanki toplumda kadın haklarına karşı bir duruş varmış gibi göstermek için elindeki medya gücünü de kullanarak sesini en yüksek perdeden çıkardı.

“LGBTİ+’lar Ailemizi Yıkıyor” ve “Yerli ve Millîlik”
6 Şubat depremlerinden hemen önce bize dayatılan gündemi hatırlayalım: “başörtüsünü anayasal güvence altına almak ve aile yapısını korumak” adı altında kadınları başörtülü/başörtüsüz diye ayıran, başörtülü kadınların iradesini kendi himayesinde görüp tek tipleştiren ve LGBTİ+’lara karşı nefreti ve ayrımcılığı anayasal boyuta taşıyan anayasa değişikliği teklifi ve seçimlerle birlikte bu değişiklik teklifinin referanduma taşınarak seçim sandığının yanına konulma ihtimali. “Aile yapısını koruma” adı altında erkek egemenliği ve heteroseksizmin sınırlarını çizdiği kadınlık- erkeklik rolleri ve erkeğin evin reisi olduğu hiyerarşik aile kurumu dışında herhangi bir varoluşu kendine düşman bellediğini ilan eden iktidarın, yine bu söylemlerle kendine siyasi kariyer elde etmek isteyen Yeniden Refah Partisi ve HÜDA PAR’ın argümanları ise hiç de yerli ve milli değil. Başını Vatikan ve Rusya’nın çektiği, Amerika ve Avrupa’nın muhtelif ülkelerinde de örgütlenen toplumsal cinsiyet karşıtlarının  neo-sağ popülist söylemleri ve politikalarını adapte ederek bu seçimleri Macaristan’daki gibi LGBTİ+ düşmanlığı üzerinden kazanmaya çalışmak batıdaki sağcılığın kötü bir taklidinden ibaret.

15 milyon insanın ve 11 ilin etkilendiği 6 Şubat depremlerinde AKP tarafından devletin tüm kurum, mekanizma, insan kaynağı ve maddi kaynaklarının içinin nasıl boşaltılmış olduğunu hep birlikte çok acı bir şekilde gördük, deneyimledik. Herhangi bir hak öznesinin ya da hak grubunun sadece var olduğu, örgütlendiği ve haklarını aradığı için “aileyi yıktığı” gibi temelsiz bir argümanın 6 Şubat depremleriyle birlikte de aslında çöktüğünü gördük. Pek çok aile depremler sonucunda yok oldu, dağıldı ve parçalandı. Devletin imkanlarının vatandaşını enkazın altından dahi çıkarmaya yetmediği, yeltenmediği, bunu beceremediği bir ortamda kadınlar, feministler, lubunyalar yaşamı yeniden kurmak için dayanışma ağlarını çok hızlı bir şekilde örgütledi. Bir tarafta neoliberal ataerkil ölüm politikaları devreye sokulmaya çalışılırken yaşam partiyarka, heteronormativite ve kapitalizme karşı mücadele edenlerin sayesinde dayanışmayla tekrar kuruldu.

Bizler, 21 yıldır giderek ağırlaşan tehditkar koşullarda dayanışmadan, örgütlenmemizden ve politik sözümüzden aldığımız güçle insan hakları temelli, katılımcı bir demokrasi ve barışçıl bir Türkiye için itiraz etmeye ve isyan etmeye devam ettik. AKP ve ittifakındaki partilerin erkeğe tabi makbul kadınlık tarifini her defasında ters düz etmeye, ezberleri bozmaya, şiddet dolu ailelerden uzaklaşmaya ve kendini gerçekleştirme arzusunu hayata geçirmeye devam ettik. Seçimlerin sonucu ne olursa olsun tüm dayatmalara karşı direnmeye devam edeceğiz çünkü 10 yıllardır süren mücadelemiz sonucunda kadınlar ve lubunyalar olarak çok önemli bir şey kazandık: eşitlik ve özgürleşme talebinin kitleselleşmesi. Öfkemizle eşitsizliğe ve haksızlıklara,  aile ve devlet baskısına ve şiddetine karşı başkaldırmaya devam edeceğiz. Güzel günler göreceğiz.

43. Sayıyı Görüntüle >

Yorumları Görüntüle

Yanıtla

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

EN ÇOK OKUNANLAR

Copyright © 2020 Kadının İnsan Hakları. Tüm Hakları saklıdır.
Mor Bülten, Kadının İnsan Hakları - Yeni Çözümler Derneği'nin süreli yayınıdır. Mor Bülten'de yazar ismi ile yayınlanan yazılardaki görüşler yazara aittir ve bunların derneğimizin görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.

Yukarı